FOTOLAR

17 Şubat 2015 Salı

Organik Tam buğday ekmeği




Hava soğuk. Şubat kendini gösterdi. Buz gibi hava, yağan yağmurlar ve karlar ve buna bağlı olarak maalesefki tatil olan okullar. Eee, bizde 3 tane oğlan olunca haliyle okul tatilleri bende kabusa dönüşüyor :)

Onlar ertesi günde tatil olsun diye dua ederken, bende "yarabbim lütfen çocuklarımı dersleriden geri kılma, eğitimlerinden uzak tutma havaları güzelleştir" diye dua ediyorum . Neden acaba ? :))

Bugün beklenen kar geldi. Gündüz başlayan atıştırma sonrasında kendini "lapa lapa" ya döndürdü. Evdeki ablamızda bu soğukta en güzel ekmek yapılır diyerek kolları sıvadı ve mutfağa girdi. Sağolsun. Malum diyet durumlarıda var ikimizde. Ara öğünümüzde yemek için galeta yapalım dedik. Ekmeğimizde bittiği için ardından da ekmek yoğuralım dedi ve başladı hazırlıklara...Uzun lafın kısası  dışarıdan aldığımız ekmeklerin dişin kavuğunu doldurmayacak cinsden olduğunu hepimiz biliyoruz. Beyaz undan da olunca en güzeli tam buğday unundan kendimizce ekmek yapmak en güzeli. 

Ekte fotoğraflarını bulacağınız tambuğday unundan ekmeğimizin tarifini sizinle paylaşıyorum:

1kg organik tam buğday unu
1 küçük paket (42gr) yaş maya
1/2lt ılık su
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
2 yk zeytinyağ
2 tutam çörek otu veya susam

Önce unu bir kaba koyun. Unun  orta kısmını bir kase görüntüsünde açın ve  mayayı, suyun bir kısmını, tuzu ve şekeri koyun. 5dk bekletin. Bekledikten sonra kalan diğer suyuda ekleyip yoğurun. Kulak memesi kıvamını yakalayana kadar. Ardından 2 yk zeytinyağını ilave edin. Sonradan koymamızın sebebi duyduklarımıza isitinaden karışım içine koyulduğunda mayanın şişmesinin engellenmesi. sonradan koyarsan daha güzel kabarıyor. 

Yağdan sonra iyice tekrar yoğurun. Kabın içindeki hamurun üzerine streç geçirip üzerinede kaynar suda ıslattığınız bir bezi sıkılmış olarak üzerine kapatın. Yarım saat bekledikten sonra hamurumuzu bezeler halinde ayırıp istediğiniz şekli verdikten sonra üzerine fırça ile yumurta sarısını sürüp isteğe bağlı olarak çörek otu veya susam serebilirsiniz. Hazır bezeleri 5 dk daha bekletip 200 derecede ısıtılmış fırına verip 20 dk pişirin. 

Afiyet olsun :)

Didem
instagram/3son1mom







30 Aralık 2014 Salı

2015'e merhaba derken...




Çok lafa gerek yok. 
2000 yılını heyecanla beklerken bir zamanlar, şimdi 2014 'e el sallıyoruz. 

Bu akşam 2015'e hoş geldin derken iyi/kötü anılarla dolu koca bir yılı geride bırakacağız. 


"Yeni yıl; hepinize sağlık, mutluluk, başarı, huzur getirsin"

Mutlu anlarınızı size hiç unutturmayacak fotoğraflarla dolu enfes bir yıl diliyorum herkese. 



Sevgiyle kalın. 

Seneye görüşmek üzere :)










24 Aralık 2014 Çarşamba

Terbiyeli Yulaflı Kabak Çorbası (Diette detoks)

Benim için aylardan "DİET". 
1 ay önce başlamış olduğum dietimde 3.300gr kilo verimi ile emin adımlarla hedef -15kg'ya doğru ilerliyorum. Hernekedar dietim hem emzirme koşullarıma hemde iştah durumuma göre ayarlanmış olsada bir iki kez şeytana uydum. Bu kaçamaklar arada olacaktır ama önemli olan azimli bir şekilde ipin ucunu bırakmamakta. Emzirmem göz önünde bulundurularak hazırlanan dietimi her hafta kontrol ettiriyorum. Kilo vermiş olmanın dayanılmaz hafifliği ile çok mutlu ve motive ayrılıyorum klinikten. :)

Geçen hafta birazcık kaçamak olduğundan ölçümüm hemen farketti. Az da olsa birazcık almışım. Dr'um kilo verimimi hızlandırmak ve yaptığım kaçamakların sonuçlarına engel olmak için en başta tabii ki beni UYARDI sonra ise sadece üç gün yapmamı istediği aşağıda kendi fotoğrafladığım görsellerini göreceğiniz "Terbiyeli Yulaflı Kabak Çorba"sının tarifini 1 öğünümde tüketmek üzere verdi. Hem detoks kıvamında, hem de doyurucu. 

Bu çorbayı evinizdekillerle de paylaşabilir, sağlıklı olarak öğününüzü alabilirsiniz. 
Bu tarif "Mutlu Diyet" kliniğinden mutlu bir doktor tarafından verilmiştir. :)

Afiyet olsun

Buyrun çorba tarifine :
3 orta boy kabak
2 lt su
1 yumurta
4 kaşık light yoğurt (ben normal yoğurt kullandım)
8 kaşık yulaf ezmesi
biraz tuz, karabiber, pul biber

Hazırlanışı:
Kabakları iri iri doğrayıp, tuz karabiber ile birlikte suda haşlayın. 
Ayrı bir kasede yoğurt, yulaf ve yumurtayı çırpın. Kaynayan kabaklı sudan bir kepçe alıp, çırptığınız karışımın içine yavaş yavaş ekledikten sonra elde ettiğiniz terbiyeyi çorbanın içine yavaş adımlarla karıştırarak ilave edin10 dk. kaynattıktan sonra bir tutam kıyılmış dereotu ve kuru naneyide blenderdan geçirdikten sonra biraz daha kaynatın ve sonra ateşten alıp tercihen limonla ikram edebilirsiniz. 
:)








8 Aralık 2014 Pazartesi

Ev yapımı anne cipsi

Abur cuburu sevmeyen varsa el kaldırsın !

Kim sevmez ki. Ne kadar zararlı olduklarını bilsekde en lezzetli gıdalardır aslında. Büyükler olarak çocuklarımızı uzak tutmaya çalışır, elimizden geldiğince o zehri onlara yedirmek istemeyiz. 

Ben eve mümkün olduğunca abur cubur almıyorum. Yani öyle abur cubur çekmemiz ya da torbamız yoktur. Her ne kadar büyüklerimiz (!!!) sevgili dedeler, anneanneler, babaanneler torunlarına kıyamayıp (!) onları mutlu etmek adına bu abur cuburlardan kimi zaman ellerine tutuştursalarda dışarıda (doğumgünleri) yenenler dışında bizde nadirdir. E herkes de bir olmuyor, misafirliğe bile gittiğinde karşına çıkabiliyor. Böyle olunca da bizimkiler durur mu ? Hemen atlıyorlarlar tabii. 

Geçenlerde Bora'nın(1 numara) bir arkadaşının evine gittik. Orada sunulan bir atıştırmalık vardı ki bayıldım. Cips olarak sunulan bu atıştırmalığın hiç vakit kaybetmeden tarifini aldım ve evde uyguladım. Harika oldu diyebilirim. "Zeytin aromalı cips". Çocuklar bayıldılar. 

Her ne kadar içine sürdüğüm zeytin ezmesini marketten almış olsamda organiğini de bulmak mümkün. 
Aşağıda kendi yaptığım cipsin fotoğrafını bulabilirsiniz. Yanına özellikle ev yapımı yoğurttan(yoksa süzme yoğurt) hazırlanmış fesleğenli, kekikli vb damak tadınıza göre hazırlanmış bir sos yapabilirsiniz. 

Hiç vakit kaybetmeyin yarın malzemelerinizi alın çocuklara süpriz yapın. Sadece çocuklar mı? Hayır tabii ki. Sizinde beğenerek yiyebileceğiniz, misafirlerinize ikram edebileceğiniz bir "anne cipsi" bu :) 


Haydi afiyet olsun. 


Tarifi :

Malzemeler :
2 yufka
1,5 çorba kaşığı zeytin ezmesi
2-3 çorba kaşığı su
biraz zeytinyağ

Hazırlanışı:
Zeytin ezmesini, suyu,zeytinyağını bi kapta karıştırın. Üzerine yağlı kağıt koyduğunuz fırın tepsisi üzerine 1 yufkayı etrafından sarkacak şekilde yerleştirin.Yufkanın üzerine yoğun olmayacak şekilde hafif vuruşlarla karışımı bir fırça yardımı ile sürün, yayın. Çok fazla sürünce tadı fazla tuzlu olabiliyor o yüzden ince tabaka halinde sürmenizi öneririm. 
Sürdükten sonra ikinci yufkayıda aynı şekilde üzerine yapıştırın ve bastırın ki iyice yapışsın. 
Kenarlardan sarkanları kestikten sonra (ben daha sonra kenarları da değerlendiriyorum aynı şekilde) baklava şeklinde kare kare pizza bıcağı ya da normal bıçakla dilimleyin ama ayırmayın öylece bırakın. 
Sonra önce 150 derecede ısıtılmış fırına koyun. Hafif pembeleşip kıtır hale gelince hemen alın. Çok ince olduğundan hemen pişiyor çok pişince de hoş olmuyor tadı. Bizzat denemişimdir :)) Piştikten sonra birbirinden ayrılan cipslerinizi bir tabağa koyup yanında sosuyla sevdiklerinize servis edebilirsiniz. Uzun sürede dayanıyorlar. 

Destan arkadaşıma ithafen yazıyorum. Tarif için teşekkürler Destan'cım:)

Afiyet olsun. 








5 Kasım 2014 Çarşamba

Minik korsan Demir

Demir dolu dolu 6 aylık oldu. Ne zaman oldu anlamadıysamda, oğluşum artık biraz destekle oturabiliyor, ona seslendiğimizde bakıyor, yaptıklarımıza gülüyor ve yemek gördümü deliriyor :) Kısacası Demir büyüyor. 

Bebişim henüz süt çocuğu olduğundan dolayı fotoğrafçılığa ara vermiş olsamda Demir'im sağolsun evde de olsa küçük çekimler yapmama olanak tanıyıp içimdeki çekim arzusunu biraz olsun tatmin etmeme yardımcı oluyor. Her ay olduğu gibi Demir için bu ay nasıl bir konsept çekim yapabilirim derken bir anda aklıma küçük abisinin korsan kostümü geldi. Ya sadece şapkasını kullanacaktım ya da başka bir kostüm ayarlayacaktım çünkü üstü ona büyük gelir diye düşünüyordum. Yanıldım. Gayet de güzel oldu aslında. Hernekadar ben dış çekimleri daha çok sevsemde hava koşulları nedeni ile evde derme çatma bir stüdyocuk hazırlayıp ısıtıcıyıda açtıktan sonra başladım deklanşöre basmaya. Korktuğum gibi olmadı. Demir'im beni üzmedi ve düşe kalka destekle oturarak bana pozlarını verdi ama kuzucuk ciddiyetini koruyarak çok gülmedi :). Bu tip bebek fotoğrafı çekimlerinde bebeğin dikkatini çekmek, bu dikkati anlık olarak koruyup deklanşöre basmak çok önemli. Neyseki anneannemiz ve ablamız sağolsunlar bir şekilde bana destek oldularda ben de birkaç kare yakalayabildim. 

Şimdiden aklımda 7. ay konseptini tasarladım bile. Tekrar görüşmek dileğiyle sizi Demir'in fotoğrafları ile başbaşa bırakıyorum. 

Sevgiyle kalın. 

Didem



                         




2 Ekim 2014 Perşembe

Nerede o eski bayramlar...

Yarın bayram başlıyor. Eskiden neşe ile kutlanan, şimdilerde ise bir tatil aracı olarak kullanılan bayramlar. Yinede, benim elimden geldiğince çocuklarıma aşılamaya çalıştığım güzel bayram kutlamaları geliyor. 2 sene önce yazmış olduğum bir yazı var ekte. Sizinle tekrardan paylaşmak istedim çünkü o zamandan bu zamana maalesef değişen hiç birşey yok.

Herkese iyi bayramlar. 

Sevgiyle kalın. 



"Küçüktük…Bayram geldiğinde annemiz babamız nereye giderse oraya gider, büyüklerimizin ellerini öper, kimi zaman bayram paramızı, kimi zaman bez mendilimizi, kimi zaman ise şekerlerimizi cebe doldurur eve dönerdik. Bayramlarda yapılan bu dolaşmalar yoğun olunca tabiki bir çocuk olarak sıkılırdık zaman zaman. Biraz daha büyüyünce “anne ben gelmesem olmaz mı?”larla ailemizi onlarla gitmemeye ikna etmeye çalışırdık. Eskiden İstanbul böyle miydi? Evin boş kalmaz, telefonun susmazdı, dolu dolu yaşardık bayramı, onca gezip dolaşmaya rağmen çoğu zaman mutlu da olurduk. Kim olmaz ? Cepler dolmuş tabi, hasılat iyi :)
Ya şimdi…Evlerin dolmasını bırakın, telefonlar bile doğru düzgün çalmaz oldu. Neden ? Çünkü artık mesaj var. “Bayramınızı kutlar, nice güzel bayramlar geçirmenizi dilerim”in çeşitli versiyonlarından oluşan binlerce mesaj. Ben yapmıyor muyum? Yapıyorum tabi ama aslında yapmamalıyım. Ya ararsın, ya ziyaretine gidersin ama mesajla bayram kutlanmamalı…
Biz İzmir'liyiz…Küçükken İzmir'den ayrılmış ve baba mesleği dolayısıyla bir şekilde İstanbul’a yerleşmişiz o yüzden büyüme İstanbul diyoruz. Eskiden hatırlarım, sürekli bir yerlere giderdik ya da bize gelirlerdi. Tabi biz ve teyzemler hariç tüm sülalemiz İzmir’de olduğundan bayramlarda İzmir’e de gittiğimiz olurdu. Doya doya yaşardık bayramı. Aslında yaşarmışız demek daha doğru olur çünkü şimdi çok daha iyi anlıyorum ve özlemle anıyorum.
İnanırmısınız eksikliğini yaşıyorum o güzel bayramların. Çocuklarıma bayramı hissettirmeyi, el öpmenin ne demek olduğunu bilmelerini sağlamaya çalışıyorum elimden geldiğince. O yüzden biz bayramlarda genellikle eşimin memleketi Manisa’nın bir ilçesi olan Alaşehir’e gideriz. Bayram orada gerçek anlamda bayram olarak yaşanıyor. Evler doluyor, telefonlar susmuyor. Tepsi baklavalar, evlerde pişen ikramlar, çikolatalar, şekerler, miniklere minik hediyeler, bayram paraları…Sokaklar kalabalık, insanların yüzü gülüyor ve çocuklarım orada anlıyorlar bayramın ne demek olduğunu.
Günümüz koşulları, geleneksel örf ve adetlerimizin yok olmasına neden oluyor maalesef. Yoğun çalışma koşulları, stresle geçen günler, haftalar, aylar ve bir an önce gelmesi beklenen bayram tatilleri. Neden ? Çünkü tat ile gidilecek. Artık bayramlar bir tatil fıtsatı olarak değerlendiriliyor ve dolayısıya ziyaretler her geçen gün azalıyor. Eğer biz büyükler bu bayramları çocuklarımıza yaşatmazsak iyice kopacaklar ve belkide biz ailelerini bile ileride bayramda ziyaret etmeyi atlayacaklar.
Ne kadar önemli olduğu kişiye göre değişir, belki kimimizin umurunda değil ama benim için önemli ve ben bu kutlamaların azalmasına inanın çok ama çok üzülüyorum.
Zaten görünen o ki az kaldı yakında hiç bir şekilde bayram kutlayamayacağız, Çocuklarımıza hiçbirşey bırakamayacağız…Ne dini bayramlarımızı, ne 29 Ekimleri, 23 Nisanları, 19 Mayısları… :(
Hepinizin geçmiş bayramları kutlu olsun
Sevgiyle kalın…"

Doğan büyüyor...

Demir'im 5 aylık oldu bugün.

Bir fotoğrafçı anne olarak tabii ki elime böyle bir fırsat geçmiş bende bundan faydalanıp doyasıya fotoğraf çekmeye çalışıyorum. 

Her ay yaptığım gibi bugün Demir'le ay fotoğrafı çektik. Oğluşum bugün tam 5 ayını bitirdi. 
Malum Ekim ayındayız ve sonbahar yaprakları etrafı sardı bizde böyle bir konsept yapalım dedik. Demir poz vermede beni hayli zorlasada biraz birşeyler yakalayabildim. 

Yenidoğan fotoğrafçılığı, bebek, çocuk çekimleri en zor çekimlerdir. Çünkü karşındaki modelin sana poz vermesini bilmez ve en güzeli sen onu doğal fotoğraflarsın ama canında çıkar. Sonuca baktığında da değdiğini anlarsın. Bizim çekimde de ben yoruldum, o yoruldu ve emdikten sora uyudu. Ben bu anı kaçırırmıyım? Tabii ki hayır. Hemen makinamı kaptığım gibiiii Demir'i yatırdım ve bastım deklanşörüme. 

Doğan büyüyor demiştim başlığımda. Gerçekten de zaman nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Doğduğu gün daha gün gibi aklımda. 

Buyrun sizi Demir'le baş başa bırakayım biraz. 
Bakarken duanızıda eksik etmezseniz ne mutlu bize. :)

Sevgiyle kalın. 
Didem